Neden Port Clinton’a Gittim?
Üniversite 3. sınıfın yaz tatilini Work and Travel programına katılarak değerlendirdiğim. Üç ay çalıştığım ve orada zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım (ilk iki hafta hariç) küçük kasabadan sizlere bahsedeceğim. Work and Travel nedir? Ne değildir yazımda sizlerle programın amacını nasıl katılabileceğinizi paylaşmıştım. Nasıl gidebileceğiniz ile ilgili merak ettiklerinizi Work and Travel nedir? yazım da okuyabilirsiniz. Bugün de orada nerede çalıştım neler yaptım ve Port Clinton da neler yapabilirsiniz onları paylaşacağım.
Vize görüşmem olumlu geçtikten üç gün sonra Amerika için uçağım vardı. Gideceğim gün öğlen pasaportumu alıp. Akşam beş otobüsüyle İstanbul’a geçtim. Saat 12:00 civarı İstanbul’daydım. Uçağımız sabah 06:00’da kalkıyordu. Uçağımız diyorum çünkü bu programa katılacak ve aynı şirketten aynı gün gidecek on iki kişiydik. Hepimiz farklı ülkelerden aktarma yaparak gidecektik. Sabah uçakla ilk olarak Hollanda’ya uçtuk. 45dk bekleme süresinden sonra New york uçağıma geçtim. Yaklaşık sekiz buçuk saat sonra New york’taydık. İki buçuk saat aktarmayı bekledikten sonra son uçağım Cleveland Hopkins Havalananına olacaktı. Oda yaklaşık olarak üç saat sürdü. Bittimi ? HAYIR. Bir saat daha Port Clinton’a arabayla gidecektim. Şanslı olan öğrencilerdendim. İş verenim beni almaya havalananına geldi. Kimi işverenler almaya gelmiyor. Her yere otobüslerde olmuyor. Taksiler inanılmaz pahalı ve en kötüsü Uber yoktu orada şimdi vardır belki. Yaklaşık otuz saat süren aktarmalarla bu uçak serüvenim sonrasında nihayet Port Clinton’a gelmiştim. Burası Amerika Birleşik Devletleri’nin Ohio eyaletinde yer alıyor.
Work and Travel maceramın çoğunu geçirdiğim yer. Yukarı da yer alan fotoğraf son çalıştığım gün sevgili iş verenlerimle çekildim. Küçük sevimli, göl kenarı bir kasaba. Üç ay çalışacağım market Cheese Heaven’a sonun da gelebilmiştim. Küçük şirin bir yer kalacağım yer de marketin yan tarafın da bulunan ev görünümlü apart. Baya baya ev aslın da iki Çinli ev arkadaşım vardı. Haftanın beş günü çalışıyordum. Kalan iki gün de de gezebildiğim kadar gezip. Onların yaşam tarzına ayak uydurmaya çalışıyordum. İlk iki hafta zorlanmadım desem yalan olur. Patronlarım o kadar tatlı insanlardı ki orayı bana sevdirmişlerdi. Yardımcı aşçı olarak çalıştığım işimi de çok sevmiştim. Yardımcı aşçılık dışında marketin düzeniyle de ilgileniyordum. Özetle Port Clinton’a gidebilmek için uzun bir yol çekiyorsunuz. Dönüş maceramı New york yazım da okuyacaksınız. Maceram diyorum çünkü macera dolu Amerika dediğim zaman o zamandı.
Port Clinton’da Nereler Gezilmeli ? Neler Yapabilirsiniz?
African Safari Wildlife Park;
En çok ziyaret edilen yerler arasında vahşi yaşam parkı yer alıyor. Giriş ücreti yetişkinler için 24 Dolar civarında, sabah 10:00 ile akşam 18:00 saatleri arasın da ziyaretçilerini kabul ediyor. Çok fazla dikkat çeken hayvanları burada görmeniz mümkün. Hatta onları kafeslerin de beslemeniz de 🙂
Kalahari indoor waterport (SUNDAYSKY);
Su parkı olmasının yanında Kalahari tatil köyü olarak da geçiyor. Yetişkinler de çocuklar kadar eğleniyor burada. Dalga havuzlarının ve yavaş akan nehirlerin içersin de bulunduğu bu alan da içeri de ve dışarıda bulunan su kaydırakları bulunuyor. Benim en çok beğendiğim su parkı kesinlikle burası. Bir birinden eğlenceli su kaydırakları size zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınız zaman yaratıyor bunun yanında yapay sörf, açık spa , oyun alanı, ip parkuru içresinde mevcut. İsterseniz orada konaklama da sağlayabiliyorsunuz. Biz günü birlik gidiyorduk. Su parkında ne kadar eğlenceli bir gün geçebilir ki derken zaman zaman kendimizi orada çocuklar gibi eğlenirken buluyorduk. Yapay sörf ne kadar zor olabilir ki demiştim, sandığımdan çok daha zormuş. Yolunuz düşerse Kalahari su parkına gitmenizi tavsiye ediyorum.
Put-in-Bay;
Put-in- Bay adasını aslın da ayrı bir gezi yazısı olarak yazmayı düşünüyordum. Fakat anlattığım yerler birbirine yakın olduğu için burayı da bu yazıma eklemek istedim. Port Clinton da yaşayanlar, Cleveland çevresin de ikamet edenler ve yakın yerlerden gidenler için yaz aylarının gözde tatil yerlerinden birisi.
Özellikle cuma ve cumartesi akşamları ada inanılmaz kalabalık oluyor. Hareketli barları ve yat limanıyla ziyaretçilerini karşılıyor. Mayıs ve ekim ayları arasın da feribotlarla ulaşım sağlanırken, diğer aylarda hava şartlarına bağlı olarak küçük uçaklarla adaya gidiliyor. Put in bay Güney Bas Adasın da yer alan tek köy olarak geçiyor. Ada da golf arabası kiralamak oldukça populer. Kendi araçlarıyla feribot ile adaya geçenler de oldukça fazla. Biz giderken kendi aracımız ile gitmeyi terih etmiştik. Ada da yok yok diyebilirim. Adaya geçince önce yat limanının oralarda birşeyler atıştırdıktan sonra ilk uğradığımız yer Perry Zafer ve Uluslarası Barış anıtı oldu.
Üzerinde bulunan gözlem güvertesinden Eria adalarını hatta Kanada’yı izleyebiliyorsunuz. Oradan Heineman Winery, farklı tatlarda şaraplar tadabiliyorsunuz uygun bir giriş ücreti ödeyerek şaraphaneyi gezebiliyorsunuz. Sizlere nasıl şarap yapıldığını anlatıp ikram ediyorlar. Ada da üzüm bağlarından şarap üretiyor. Alkol kullanmayanlar için üzüm suyu da ikram ediyorlar. Unutmamak gerekli ki alkol tüketmek istiyorsanız Amerika da 21 yaşını doldurmuş olmanız gerekiyor. Heineman Winery ön tarafında şarabınızı alıp dilerseniz piknik de yapabiliyorsunuz. Peynirlerimiz ve şaraplarımızı yudumlarken biraz dinlendikten sonra en çok ada da merak etmiş olduğum yere geçtik.
Butterfly House (kelebek evi) 2004 yılında açılmış kelebek bahçesinde birbirinden güzel kelebekler var. 50 çeşitten fazla egzotik kelebek türüne sahip. Kelebek bahçesine girdiğiniz de büyük bir kuş kafesindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Burayı gezebilmek için 8 Dolar ödüyorsunuz. Son durağımız ise kristal mağarasıydı. Dolu dolu bir günümü daha burada geçirmiştim. Ara ara gittiğim çok keyif aldığım bu adaya bir daha Amerika’ya gidersem kesinlikle tekrar gideceğim.
Liberty Aviation Museum;
Haftanın yedi günü açık olan havacılık müzesi sabah saat 10:00 ile akşam 17:00 arasında açık. Giriş ücreti olarak 10 Dolar ödüyorsunuz.
Esra hanım kutluyorum sizi harika güzel bir yazı safe bir dille yazılmış olup akıcı başarılarının devamını dilerim
Merhaba Doç.Esra 🙂 tanıdıysan beni sana Doçent demeyi pek severim bilirsin. Yazını baştan sona okudum. Güzellikleri doğrularla zenginleştirip bizlere sunmuşsun. Oralara gitmiş kadar olduk. Daha güzel deneyimler edinmen dileğiyle takipte kalacağız. 😉